Akif

Mümtaz'ın savaştan kaçarken yaralanarak ordudan çıkarılması, Akif'i Osmanlı ordusu saflarında yayılan zehirli fikirlerin arkasında kimin olduğunu bulmaya iter.

Mümtaz, Akif'i karalamak için Fikret Bey'in gazetesinde kendi hikâyesini yayınlar. Bu arada Sebîlürreşâd dergisinde çıkan bir makale Bulgaristan sınırı yakınlarındaki bir köyün kurtarılmasına yardımcı olur.

Akif, Haluk'un gerçek niyetini öğrenmek ister ancak itibarı zedelenir. Bedia ise kardeşinin uydurmalarına inanır ve kız kardeşi Süheyla ile birlikte evden ayrılır.

İsmet iftiralar karşısında Akif'in yanında olmak için eve dönerken Mümtaz, Akif'in arkadaşları olan şairlerle buluşur ancak hayal kırıklığına uğrar.

Mümtaz, Akif'e yaptıkları için özür diler; öte yandan Haluk, İngilizlerin de desteğiyle derneği zor durumda bırakır.

Mümtaz kendisiyle ilgili hakikati öğrenir ve Frew'in ısrarıyla eve dönmeyi kabul eder. Müdâfaa-i Millîye Cemiyeti'nde kurulan yazı heyetinin başına getirilen Recaizade Mahmut Ekrem Bey, Akif'ten bir millî destan yazmasını ister.

Akif, çıktığı yolculukta Peygamber Efendimiz'in (S.A.V.) kabrini ziyaret eder. Ardından Mısır'a geçer ve genç yazar Ömer Rıza ile görüşür. İngilizlerin Mısır'da icra ettikleri oyunları yakından gözlemleme şansı bulur.

Mısır ziyareti sonrası İstanbul'a dönen Akif, Sebîlürreşâd'ın ağını büyüterek derginin yeniden, birden çok ülkeye dağıtılması için talimat verir. Bundan rahatsız olan Frew, Akif ile görüşmeye çalışır. İkisinin arasında yaşanan bu yüzleşmede Akif, Mümtaz ile ilgili gerçeklerin farkına varacaktır.

Akif ve ailesi, Goben ve Breslav gemilerinin boğazdan geçişini izlerken Akif bu iki geminin bir felakete yol açacağını sezmektedir. Bu iki geminin yarattığı yıkımın ardından Enver Paşa tarafından Berlin'de görevlendirilen Akif, vatanı ve ailesi arasında kalır.

Teşkîlât-ı Mahsûsa'nın görevlendirmesiyle Berlin'e giden Akif, oradaki gelişmeleri takip eder. Mümtaz'a ulaşan bir mektupta Almanların insanlık vahşeti işlediği yazılmaktadır. Frew ise bunu kullanarak Cemiyet'e yapılan yardımların Almanlara iletildiğini öne sürer.

Akif bu kez Teşkîlât-ı Mahsûsa tarafından Hicaz tarafına gönderilmek istenir. Ömer Rıza, Cemile'ye olan aşkını itiraf edince Akif bu izdivaca onay verir. Görev için yola koyulan Akif, kısa bir süre sonra hem Çanakkale'de savaşın kazanıldığı hem de oğlunun dünyaya geldiği haberini alacaktır.

Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanır. Akif, asıl harbin şimdi başladığını düşünmektedir ve yanındakilere de dikkatle hareket edilmesi gerektiğini öğütler. Kısa süre içerisinde ise Akif'in söyledikleri gerçekleşir.

Mümtaz, Büyük Taarruz'da aksak ayağıyla cepheye gitmiş, düşmana karşı savaşmıştır. Ankara'ya vardığında Taceddin Dergâhı'na yerleşen Akif'i, meclis önünde Mustafa Kemal Paşa karşılar. Millî Mücadele'nin her safhasında yer alan Mehmet Akif, İstiklâl Marşı'nı kaleme alır.